Niçin ÖĞ-DER?

GİRİŞ

 

Bizler Müslüman´ız elhamdülillah.

 

Gökyüzüne baktığımızda muazzam bir kâinat görmekteyiz. Bu kadar muazzam bir kâinatın kendi kendine olabileceğini söylemek imkânsızdır. Her eserin bir müessiri vardır. Bu kâinatı azametiyle yoktan yaratan, yaşatan, yöneten, kulları için saadet yolu olarak İslam´ı tanzim eden, kemal sıfatları ile muttasıf Allah´tır. “Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva eden, gündüzü durmadan kovalayan geceyle bürüyen, güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdiren Allah´tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O´na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah´ın şanı yücedir.” (Araf: 54)

Allah (c.c) eksiksiz yaratandır ve onun yaratmasında en ufak bir eksiklik bulmak da mümkün değildir. “O (Allah) yedi göğü, tabaka tabaka yaratandır. Rahman´ın yarattığında hiçbir düzensizlik göremezsin. Çevir gözlerini (bakalım), hiçbir çatlaklık ve bozukluk görecek misin? Sonra gözlerini, tekrar tekrar çevir bak, göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) aciz ve bitkin halde sana dönecektir.” (Mülk: 3-4)

Allah bu kadar muazzam kâinatı bilinmeyi murat ettiği için yaratmıştır. Yerde ve gökte ne varsa O´na boyun eğip secde etmektedir. “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah´ı tesbih ederler. O´nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır.” (İsra: 44)

 

İNSANI DA YARATAN ALLAH´TIR.

Allah (c.c) insanı da varlığını bilsin tanısın ve sadece kendisine kullukta bulunsun diye varlıkların en şereflisi olarak yaratmıştır. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah´tır.” (Zariyat: 56–58)

İnsanın en önemli isteği hem bu dünyada, hem de ahiret âleminde saadet, refah ve huzur içinde yaşamaktır. Saadet ancak sevgi ve kardeşlik, hak ve özgürlük, adalet, refah, saygınlık ve izzet ortamında gerçekleşebilir. İnsan aradığı bu mutluluğu İslam´dan başka bir yerde bulamaz. Bu mutlak bir hakikattir.

 

İNSAN NEDİR?

Biz; Neyiz, Kimiz, Ne yapıyoruz, Niçin yapıyoruz, Nasıl yapıyoruz.

İnsan; Allah´ın azametinden ve yüceliğinden dolayı bu kâinatta yarattığı sayısız varlıklardan birisidir, yaratılmışların en şereflisidir ve hayatını cemiyet halinde yaşayan sosyal bir varlıktır.

İnsan; Fert, toplum ve kurumsal olarak iyinin, güzelin, faydalının, adaletin ve doğrunun yaşanır hale gelmesi, kötünün, zararlının, zulmün ve yanlışın kaldırılması için bütün gücüyle çalışma yapması varlığının gereği olan canlı bir varlıktır.  

İnsanı yaratılmışların en şereflisi kılan ise, Allah (c.c)´ın insana diğer varlıklardan farklı olarak verdiği yedi nimettir. Bu nimetler şunlardır:

1.  Akıl nimeti: Bu eserden müessire gitme kabiliyetidir. İnsan kâinata bakarak onu yaratan Allah´ı bulur, idrak eder, akıl eder ve sübhanallah der.

Akıl: Peygamberimiz (s.a.v) aklı şöyle tanımlamıştır. “Akıl hak ile batılı birbirinden ayıran kalp içinde bir nurdur.”

Akıllı insan;  Allah (c.c)´ın verdiği nimet ve meziyetleri isabetli bir şekilde kullanıp arzu ettiği dünya ve ahiret saadetinin esaslarını Kur´an ve Sünnetten seçip uygulayabilen insandır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişide, nefsinin heva ve heveslerine uyan ve Allah´tan (dünyası için olmadık) dileklerde bulunup duran kimsedir.”

2.  Doğruyu yanlıştan ayırabilme kabiliyeti: Bunun sonucu olarak insan toplumlarında ilim var olmuştur.

3.  İyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırabilme kabiliyeti: Bu vasıf insan toplumlarının din ve ahlak sahibi olmalarına imkân vermiştir.

4.   Faydalıyı zararlıdan ayırabilme kabiliyeti: Bu meziyetten toplumda ekonomi ve iktisat ilmi doğmuştur.

5.  Adaleti zulümden ayırabilme kabiliyeti: Bu ise toplumda siyaset, idare ve adaletin var olmasına imkân sağlamıştır.

6.  Cüzi irade nimeti: İnsana verilen bir başka nimet ise cüzi iradedir. İnsan bu özelliği ile tercih etme, seçme imkânına sahiptir. Kul, fiilinin kasibi yani yapanı ve kazananı Allah da yaratıcısıdır. İnsanın kendisini ifade edebilmesi, diğer insanlara faydalı olabilmesi ve kemale erebilmesi, aklını ve iradesini iyiden, güzelden, doğrudan, faydalıdan ve adaletten yana kullanmasına bağlıdır.

7.  İslam nimeti: İnsanın saadete erebilmesi için yukarıda ifade edilen meziyetler ve nimetler yeterli olmadığından Allah (c.c) Rahman ve Rahim sıfatı gereği İSLAM´ı tek mükemmel din ve saadet nizamı olarak göndermiştir. Şayet insanlar, İslam´dan başka bir şeyle saadeti bulma imkânına sahip olsalardı, Allah(c.c) İSLAM dinini göndermezdi. Çünkü Allah (c.c) gereksiz ve lüzumsuz iş yapmaktan münezzehtir.

 

İSLAM´SIZ OLMAZ

Allah insana verdiği nimetlerini İSLAM ile tamamlamış ve razı olduğu hayat nizamı olarak da İslam dinini göndermiştir. “…Bugün size dininizi ikmal ettim, (böylelikle) size olan nimetimi tamamladım ve sizin için razı olduğum din olarak İslam´ı seçtim…” (Maide: 3)

İslam dini Allah´ın rızası olarak alternatifi olmayan tek hayat nizamıdır ve tek çaredir. “Kim, İslam´dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran: 85)

İslam´ın iki temel kaynağı vardır. Bunlar Rabbimizin kitabı Kur´an´ı Kerim ve Peygamberimizin Sünnetidir. Kur´an´ı Kerim İslam´ın temel esaslarını beyan ederken Sünnet bu esaslara göre uygulamanın nasıl olacağını gösteren örnektir. KURA´NI KERİM ve yaşayan Kur´an olarak HZ MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v.) efendimizin gönderilmesi insanlık için büyük bir rahmettir. “Onlar yanlarında olan Tevrat ile İncil´de yazılı buldukları ümmi peygamber, Resule uyarlar. O (Peygamber) onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, temiz şeyleri helal kılar, pis şeyleri haram kılar, (iyiliklerden alıkoyan) yüklerini ve üzerlerindeki bağları kaldırır. O Peygamber´e iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte olan nur´a (Kur´an´a) uyanlar, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (Araf: 157)

 

DÜNYA HAYATI BİR İMTİHANDIR

Yukarıda sayılan nimetler sadece insana verildiği için o eşrefi mahlûkattır ve bu yüzden dünya hayatında Allah(c.c) tarafından imtihan edilmektedir.

Dünya hayatının tek gerçeği bir imtihan yeri olmasıdır. Bunun için dünya hayatımız geçici, ahiret hayatımız ebedidir. Ahiret hayatımız dünya hayatımızın hesabıdır. “Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Şüphesiz biz ona (İslam) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” (İnsan: 2–3)

Dünya imtihanımız bir HAK-BATIL mücadelesi şeklinde tanzim edilmiştir. Bu mücadele insanlık tarihinde Âdem (a.s)´dan günümüze kadar süregelmiştir ve kıyamete kadar da devam edecektir. Bugün bu mücadele Milli Görüş ile Irkçı Emperyalizm ve İşbirlikçileri arasında geçmektedir. “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tağut (batıl davalar ve şeytan)yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın, şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.” (Nisa: 76)

HAK İslam´dır. Her şart altında değişmeyen gerçektir. Islah yoludur. Marufu, adaleti, iyiliği emreder. Münkeri, zulmü, kötülüğü yasaklar. Bu yolu tarih boyunca peygamberler ve onların yolundan yürüyen takva sahibi şuurlu Müslüman topluluklar temsil etmişlerdir. İnsanlık ne zaman bu asıl yolda yürümüşse saadet bulmuştur. Günümüzde bu asıl ve sağlam yolu Milli Görüş temsil etmektedir. Hakkın gayesi: Bütün insanlığın dünya ve ahiret saadetidir.

BATIL materyalizmdir. Her şart altında yanlış olan şeydir. İfsat yoludur. Münkeri, zulmü, kötülüğü emreder.  Marufu, adaleti, iyiliği yasaklar. Bu yolu tarih boyunca Şeytan´ın hilelerine aldanarak nefislerini ilah edinenler, Nemrutlar, Firavunlar, Ebu Cehiller temsil etmişlerdir. İnsanlık ne zaman bu fasit yolda yürümüşse krize düşmüş ve helak olmuştur. Günümüzde bu fasit ve batıl yolu Irkçı Emperyalizm, Siyonizm ve onların işbirlikçileri temsil etmektedir. Batılın gayesi: İnsanları ifsat ederek dünya ve ahiret hayatlarını karartmaktır.

 

HAK TEK BİR ÜMMET, BATIL TEK BİR MİLLET

Tevhide inanan, hakkı üstün tutan Müslüman´lar tek bir ümmettir. "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği (İslam´a uygun olanı) emreder, kötülüğü yasaklar, Allah´a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fasıktırlar." (Ali İmran: 110) "Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Yalnız Bana ibadet ediniz." (Enbiya: 92)

İslam ümmetinin dışında kalan batıl görüşe sahip insanların zihniyetleri, soyları, sopları, inançları ve mezhepleri her ne kadar çok çeşitleri ihtiva ediyorsa da şuurlu bir teşhis yapıldığında görülür ki, bunlar ırkçı emperyalizm diğer bir ifade ile Siyonizm tarafından kontrol edilip yönlendirilen tek bir millettir. Bunun böyle olması küfür tek bir millettir esasındandır. “Milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah´ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah´tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara: 120)

"Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Hâlbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler." (Ankebut: 12) "Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah´a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter." (Ahzab: 48) 

 

BAŞARMAK İÇİN

Takva sahibi şuurlu Müslümanlar olarak dünya imtihanını kazanmamız, asrın en mühim ıslah harekâtı olan Milli Görüş´te ittifak edip, ifsatçı Irkçı Emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçilerini ıslah ve zulümlerine engel olma mücadelesini, hikmetine uygun olarak yürütmemize bağlıdır. Gayesine ulaşmak isteyen her topluluk, kendisini hedefleri ile buluşturacak çeşitli sosyal, siyasi ve sivil kuruluşları kurup bir araya gelerek, mücadele etmek zorundadır.

Bu gerçekten hareketle yola çıkan eğitimciler önce 1975 yılında Mefkûreci Öğretmenler Derneğini, sonra 1989 yılında Öğretmenler Vakfını, daha sonra da 2005 yılında Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER)´ni kurmuştur.

ÖĞ-DER kin ve düşmanlığı öne çıkararak ifsat için çalışan kuruluşların aksine, Hakkı üstün tutmakta, nefis terbiyesini esas almakta, maneviyatçı görüşü benimsemektedir.

 

DERNEĞİN AMACI VE EĞİTİM ANLAYIŞI

Talim ve Terbiye toplumlar için çok önemlidir. Bana bir harf öğretenin kölesi olurum inancı, hakkı üstün tutan bu milletin en önemli medeniyet değerlerindendir. Bu görev “Önce Ahlâk ve Maneviyat" anlayışıyla yapıldığı zaman anlamlı olacaktır. Talim ve Terbiyenin gayesi iyi ve faydalı insan yetiştirmektir. İyi ve faydalı insan olmak, herkesin iyiliğini ve saadetini istemekle mümkündür. Barış, hürriyet, adalet, refah, itibar ve izzet, insan ve toplum içindir. İnsan ve toplumun layık olduğu maddi ve manevi refaha ulaşmasını sağlayacak yepyeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu yeni anlayış Milli Şuur´dur. Bu yeni anlayışın yerleşmesinde en büyük sorumluluk eğitimcilerindir. Dernek, insanı maddi ve manevi bakımdan kalkındıracak bu yeni anlayışın ihyasına katkıda bulunmayı, kendisi için en büyük vazife saymaktadır. Bu hususlara kendiliğinden ulaşılamayacağı bir gerçektir. Bunun için ÖĞ-DER: Eğitim ve öğretimin her kademesinde hizmet veren, vermiş olan veya hizmet verme niteliğine sahip olan eğitimcilerin, öğretmenlerin, üniversite hocalarının, birlik ve beraberliğini sağlamak, belirtilen amacın gerçekleşmesi için telkin, tanıtma, eğitim, teşkilatlanma ve müesseseleşme çalışmalarını yürütmek, ülkenin en dinamik zenginliği olan gençliğin şuurlu nesiller olarak yetiştirilmesine katkıda bulunmak, ülkenin maddi ve manevi kalkınmasına ve eğitimine destek olmak, milli ve manevi değerlerin korunması için faaliyette bulunmak, tecrübeleri paylaşmak, varlıklı hayırseverlerin mali imkânları ile eğitimcilerin tecrübelerini bir araya getirerek hayra vesile olmak, benzer hassasiyetlere sahip diğer dernek ve vakıflarla birlikte hareket etmek ve fikir alışverişinde bulunmak için çalışır.

Bun için eğitim siyasetimizin temelinde "doğrunun, iyi ve güzelin, faydalının ve adaletin öğretilmesi; Allah´tan korkan, Allah rızası için iş yapan nesiller yetiştirilmesi” anlayışının olmasını istiyoruz.

 

ÖĞ-DER´İN  TALİM VE TERBİYE ANLAYIŞI

Talim ve Terbiye: İnsanın, yaratıldığı fıtratın muhafazası için doğumundan ölümüne kadar, İslam´ın temel esasları doğrultusunda itikatta, ilimde, akılda, din ve ahlakta, ibadet ve amelde, beden ve ruh sağlığında, sosyal hayatta, iktisatta, ekonomide, siyasette, hukukta; hidayet, feraset, dirayet sahibi salih kimseler olarak yetiştirilmesi, dünya ve ahiret saadeti için hazırlanması ilmi ve işidir.

ÖĞ-DER, eğitimi her sınıf ve seviyedeki insanın düşünce ve davranışlarında, yanlışı değil doğruyu, zararlıyı değil faydalıyı, zulmü değil adaleti, çirkini değil güzeli, kötüyü değil iyiyi seçip uygun vasıtalarla ameli meleke kazandırmaya yönelik planlı programlı çalışma süreci olarak görür.

 

NİÇİN ÇALIŞIYORUZ

Mazlumlar ayağa kalkmadan zalimler diz çökmez.

İnsanlığın saadet bulması ve nesillerin salih ve şuurlu nesiller olarak yetişmesi temennilerle olabilecek bir iş değildir. Bu ancak gayret ve mücadele ile elde edilecek bir şeydir.  Bu çalışmaları iki sebepten dolayı yapmaya mecburuz. İnsan, eşrefi mahlûkat olarak yaratılmıştır. İnsana bu şerefi bahşeden Allah´tır.  Verilen bir takım nimetler sayesinde insan eşrefi mahlûkat olmuştur. Bu nimetler; Akıl nimeti, doğruyu yanlıştan ayırma, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden ayırma, faydalıyı zararlıdan ayırma, adaleti zulümden ayırma, cüzi irade ve İslam nimetleridir. Bu ise bu nimetleri veren Rabbimize şükretmeyi gerektirir. Bunun gereği olarak insanın toplumda iyinin ve güzelin, doğrunun, faydalının, adaletin hâkim olması için çalışması bir şükür görevidir. Ayrıca bizler Müslümanız. Sahip olduğumuz inanç değerleri ve mükellef olduğumuz farzlar ve cihad farzının gereği  olarak ta bu çalışmayı yapmakla mükellefiz. Bu farz bize “insanların hayırlısı insanlara faydası dokunandır.” sorumluluğunu yüklemektedir. Bu da toplumun saadet bulması için çalışmamızı gerektirmektedir.  Bu iki sebepten dolayı çalışıp şu hususları gerçekleştirmeliyiz.

1. Eğitim ve öğretimin her kademesinde hizmet veren, vermiş olan veya hizmet verme niteliğine sahip olan eğitimcilerin, öğretmenlerin, üniversite hocalarının, birlik ve beraberliğini sağlamak, 

2. Gençlerimizin bütün insanlığın saadeti için çalışan, salih, Şuurlu Müslüman nesiller olarak yetiştirilmesi için çalışmak,

3. Ülkemizin maddi ve manevi kalkınmasına ve eğitimine destek olmak, 

4. Milli ve manevi değerlerimizin korunması için faaliyette bulunmak,

5. Tecrübeleri paylaşmak, 

6. Varlıklı hayırseverimizin mali imkânları ile eğitimcilerimizin tecrübelerini bir araya getirerek hayra vesile olmak, 

7. Benzer hassasiyetlere sahip diğer MİLKO´larla ile birlikte hareket etmek ve fikir alışverişinde bulunmak.

 

ÖĞ-DER ŞUURLU ÖĞRETMENLER DERNEĞİ NEDİR?

ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneği, sevgi ve kardeşlikten yola çıkan eğitimcilerin, çatısı altında bir araya geldiği bir EYLEM ve ISLAH kuruluşudur.

ÖĞ-DER “Ben muallim olarak gönderildim.” diyen peygamberimizin günümüzdeki kurumsal varisidir.

ÖĞ-DER hicret öncesi peygamberimizin Medine´ye öğretmen olarak gönderdiği Mus´ab b. Umeyr´dir.

ÖĞ-DER asrısaadette peygamberimizin talep üzerine görevlendirdiği Maune Kuyusu yanında hunharca şehit edilen İslam´ın ilk öğretmen gurubu 70 sahabenin cihadı, şecaati ve şehadetidir.

ÖĞ-DER İstanbul´u fetheden Fatih´in hocası Akşemseddin´dir.

ÖĞ-DER "Sizin en hayırlınız Kur´an-ı Kerim´i öğrenen ve onu başkalarına öğretenlerinizdir  inancı ve şuurudur.

ÖĞ-DER insanların hayırlısı insanlar için faydalı olandır inancı gereği bütün öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve bütün insanlığın saadeti için kurulmuş bir BÜNYANÜNMERSUS´tur.

ÖĞ-DER hakkın hâkim olduğu “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünya”dır.

ÖĞ-DER Irkçı emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından yürütülen ifsat ve zulme engel hidayettir, ferasettir, dirayettir.

ÖĞ-DER eğitimcilerin toplumu ıslah için kurdukları sağlam bir ittifaktır.

ÖĞ-DER insanın; doğumundan ölümüne kadar hayatının bütün safhalarında itikatta, ilimde, akılda, sağlık ve sıhhatte, ruhta, ahlakta, iktisatta, siyasette, sosyal hayatta, iradede, icatta, üretimde, müspet ve yararlı bir kimse olarak İslam´ın ulvi prensipleri doğrultusunda dünya ve ahiret saadeti için hazırlanması ilmi ve işidir.

ÖĞ-DER “Bismillahirrahmanirrahim” medeniyetinin mektebidir.

ÖĞ-DER “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O İnsanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı. Oku, insana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alâk - 1–5) “Bismillahirrahmânirrahim ile başlamayan her iş bereketsizdir, devam etmez ve köksüzdür.” (Müsned 2/259) inancının muallimidir.

 

TÜRKİYE, MİLLİ GÖRÜŞ VE ÖĞ-DER

Türkiye bin yıllık tarihi boyunca dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi olmuştur. Böyle bir maziye sahip olan ülkemiz, gelişmiş ülkeler arasındaki yerini yeniden kazanmak zorundadır. Gelişmenin amacı da aracı da insandır. Barış, hürriyet, adalet, refah ve itibar insan ve toplum içindir. İnsan ve toplumun layık olduğu maddi ve manevi refaha ulaşmasını sağlayacak yepyeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu yeni anlayış MİLLİ GÖRÜŞ´tür. Bu yeni anlayışın yerleşmesinde eğitim, öğretim ve terbiyenin önemi büyüktür.

ÖĞ-DER insanı maddi ve manevi bakımdan kalkındıracak bu yeni anlayışın ihyasına katkıda bulunmayı kendisi için en büyük şeref saymaktadır. Çünkü toplumun Milli Görüş olmaksızın saadet bulaması imkânsızdır. 

Milli Görüş: İbrahim (a.s)´ın hanif olan milletidir. İnsanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir ümmettir. Tevhide bağlanmak, Allah ve resulünün emirlerine teslim olmaktır.

Milli Görüş: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) İslam´a nasıl inanmış, nasıl yaşamış, kimlere karşı niçin ve nasıl mücadele etmiş ise, öylece inanmak, öylece yaşamak, öylece cihat etmektir.

Milli Görüş: İnsanın yaratıldığı gün başlayıp diriliş gününe kadar devam edecek olan Hak-Batıl mücadelesinde hakkı temsil eden görüştür.

Milli Görüş: İslamsız saadet olmaz gerçeğini idrak etmek, şuurlu Müslüman olmak, hayrı ve şerri, marufu ve münkeri bilmek, cihat şuuruna sahip olmak, hayrın hâkimiyeti, şerrin yok edilmesi için çalışmak ve mücadele etmektir.

Milli Görüş: Materyalizm yerine maneviyatçılığı, nefse esir olmak yerine nefis terbiyesini, kaba kuvvet yerine hakkı benimsemektir. 
Milli Görüş: Hidayet; hak ve batılı tanıyıp ve hakka tabi olmak, Feraset; hakkı hâkim kılmanın, batıla dur demenin yolunu bilmek ve Dirayet; hak-batıl mücadelesinde karşılaştığı zorluklara karşı sabırla ve sebatla direnmek sahibi olmaktır.
Milli Görüş: “Önce Ahlak ve Maneviyat” bayrağı ile yola çıkıp “Maddi ve Manevi Kalkınmanın Birlikte Yürütülmesi Gereği”ni yerine getirmektir.

Milli Görüş: Dünya ve ahiret saadetinin tek çaresidir. Ehlisünnet vel cemaattir ve müstakim olan orta yoldur. Sevgidir, şefkattir.

Milli Görüş: İkrah değil, telkin ve ikna ile insanların hidayetine, şuurlanmasını sağlamaktır.

Milli Görüş: Milletin kurtuluş tohumudur.

Milli Görüş: Milletin aslı, özü ve kimliğidir. Milleti var eden değerlerdir.

Milli Görüş: Milleti aslına döndüren römorkördür. İşbirlikçi yönetimlerin daha fazla yıkım yapmasına varlığı ile engel olan jandarmadır.

Milli Görüş: Hayım Nahom´un Türkiye´nin işsiz bırakılması, aç bırakılması, borca esir edilmesi, dininden uzaklaştırılması, bölünmesi, yumuşak lokma yapılması, bu lokmaların büyük İsrail´e vilayet yapılması doktrini ve planına kalkandır.

Milli Görüş: Asrın en mühim olayı ve harekâtıdır. Halkın şuurudur. 

Milli Görüş: Yaşanılabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni Bir Dünyadır.

Milli Görüş özetle: Tüm insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmek için, Materyalizmi değil maneviyatçılığı, nefse esir olmayı değil nefis terbiyesini, kaba kuvveti değil hakkı üstün tutarak hidayet, feraset ve dirayet sahibi insanlar olmayı, “Barış, Hürriyet, Adalet, Refah, İzzet” esasları ile “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye” ve “savaş değil barış, çatışma değil diyalog, çifte standart değil adalet, sömürü değil işbirliği, baskı ve tahakküm değil insan hakları, hürriyet ve gerçek demokrasi” esaslarının hâkim olacağı “Yeni Bir Dünya” kurmayı hedefleyen ve bu istikamette disiplinli, ciddi ve teşkilatlı bir şekilde çalışmayı esas alan bir inançtır. 

 

TEŞKİLAT HALİNDE ÇALIŞMAK

Hakkı hâkim kılmak, nefsimizi, ferdi, toplumu ve kurumları ıslah etmek ve bugün ırkçı emperyalizm tarafından yürütülen ifsat ve zulmü engellemek bir kimsenin veya gurupların dağınık olarak tek başlarına yapabileceği bir görev değildir.

Bu çalışmaların ittifak halinde, BÜNYANÜN MERSUS gibi teşkilatlanarak yapılması gereklidir. “Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi (BÜNYANÜN MERSUS) saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf:  4)

Bunun için çalışmalarda başarılı olabilmenin en önemli şartı, sağlam bir teşkilat yapısına sahip olmaktır. Görevlerin ittifak halinde, hep beraber disiplin ve ciddiyetle yürütülmesi bir tercih değil zorunluluktur ve inancın gereğidir. “Hepiniz topluca Allah´ın ipine (Kur´an´a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın.” (Ali İmran: 103) “Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal: 46) “Allah´ın eli cemaatin üzerinedir. O halde kim kendisini (cemaatten) ayırırsa o cehennem için ayrılacaktır.” ( Tirmizi)

”Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran: 104)

Açıklanan bu hususlar çalışmaların teşkilatlanarak yapılması gereğini ortaya koymaktadır.

Teşkilat çalışmalarında başarılı olabilmek için heyecan, şevk, azim ve şuur esastır.

Onun için büyükler dualarında Ey Rabbimiz sen bizi keselden yani uyuşukluk ve tembellikten muhafaza buyur.”  niyazını hiç eksik etmemişlerdir. Diğer yandan hedeflere ulaşmak bakımından en önemli faktör, inanç faktörüdür.  “İnanç var her şey var”.

Heyecanı aşkı, azmi başkasından beklemeyeceğiz, kendi inancımız bunu sağlayacaktır.

ÖĞ-DER ve camia olarak arzuladığımız “Saadet Dünyası”nı kurarak dünya ve ahiret saadetine erebilmemiz için şu beş görevi yapmamız ve intaç etmemiz gerekir.

Bunlar;

a. Teşkilatlanma: Davamıza hizmet etmek için saf bağlayarak BÜNYANUN MERSUS olmak.

b. Eğitim: Kadroların göreve hazır hale getirilmesi için eğitilmesi ve eğitim merkezlerinin kurulması. 

Teşkilat Eğitimi: Bütün teşkilat mensuplarının; Temel Esaslar, Sosyal Yapının Güçlendirilmesi, Teşkilat Modeli ve Çalışma esasları, Rakiplerin (Batılın) Stratejileri, Niçin ÖĞDER? (Milli Görüş) ve benzeri konularda eğitilmeleri ve göreve hazır hale getirilmeleri önemli bir unsurdur. Eğitim çalışmaları şuurlandırmayı ana hedef olarak ele almaktadır. Sağlam duvar sağlam tuğla ister.

c. Tanıtma: Davamızı tanıtmak önemli görevlerden birisidir. Bunun için mahalli ve uluslararası konferanslar, paneller, sempozyumlar, açık oturumlar, yarışmalar, şenlikler, anma günleri, çok amaçlı kapalı salon toplantıları, seminerler, sohbetler, imza ve söyleşi günleri, kitap kritik toplantıları, yemekli toplantılar yapmak. Eğitim alanında araştırma, inceleme, anket, telif, tercüme ve benzeri çalışmalar yapmak ve yaptırmak. Sesli, görüntülü veya yazılı, bant, CD, DVD, VCD, film, videokaset, radyo, televizyon, sinevizyon, mültivizyon programları hazırlamak ve hazırlatmak. Kitap, broşür, gazete, dergi, bülten, el ilanları, internet vb. yayınlar hazırlamak. Basın toplantıları düzenlemek.

d. Müesseseleşme: Örnek yönetim merkezleri kurmak, yönetim merkezlerinin ihtiyaca cevap verecek yerler olarak temin edilmesi ve belirlenen standarda uygun olarak donatılmasıdır. 

Kreş, ilköğretim okulu, lise, enstitü, yüksekokul, hizmet içi eğitim merkezi, kültür sitesi, konferans ve gösteri salonu, kütüphane, sınav ve etüt merkezi, eğitim araştırma merkezi kurmaktır. Öğretmenler için sosyal yardım sandığı kurmak ve huzur evleri, öğretmen evi, okuma salonu, lokal açmak ve işletmektir.

e. Tebliğ ve telkin ile eleman kazanma, Üretim: Bizim metodumuz ikna metodudur. İyiliği emretmek, kötülükten menetmek görevini yapmaktır. Muhatap kitlemizi İslam´ın dünya ve ahiret saadetimiz için tek çare olduğuna ve bugün bu gerçeğin Milli Görüş ve kuruluşları tarafından temsil edildiğine ikna etmektir.

 

DİSİPLİN VE CİDDİYET

Teşkilat halinde yürütülen bu çalışmalar “disiplin ve ciddiyet” gerektiren çalışmalardır.

Disiplin: Başkanların birlikte çalıştığı kadrolar üzerinde görevlerini özümseyerek yapmaları için kurduğu yaptırım gücüdür. Bu ise itaat ve sadakat ile sağlanır. Bu çalışmalarda başkanlar tertip, düzen ve disiplini sağlamak zorundadırlar. Tertipsiz, düzensiz, disiplinsiz, ciddi tutulmayan bir çalışma asla sonuç vermez.  “O halde seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hud: 112) “İşte onun için sen(tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah´ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.  Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O´nadır.” (Şuara: 15) (Ayette Hz. Peygamber in insanları davet edeceği prensipler açıklanırken, uyacağı esaslar da beyan edilmiştir. Buna göre davete devam edilecek, inanmayanların teklif ve ısrarları dinlenmeyecektir.)

Ma´kıl bin Yaser´in (r.a.) rivayetine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ”Müslümanların idareciliğini üzerine alıp da onlar için çalışmayan ve onların iyiliğini istemeyen bir idareci onlarla birlikte asla cennete giremez.” (Müslim)

Ciddiyet: Çalışmayı yürüten kadroların görevlerini ciddiye almaları ve başkanların verdiği görevleri zamanında, geciktirmeden yapmalarıdır. Niçin çalıştığını gerçekten kavrayan her Milli Görüş, ÖĞ-DER mensubu görevlerini ciddiyetle yapmayı ibadet sayar, davası için kendilerinden talep edilen vazifeleri yapmayı angarya saymaz.  “Ey iman edenler! Allah´a itaat edin. Peygamber´e ve sizden olan emir sahiplerine de (lidere ve başkana) itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah´a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah´a ve Resul´e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa: 59)

İbni Ömer (r.a), Peygamberimizin (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Müslüman bir kimse, hoşuna gitsin gitmesin, bütün işlerde günah olmadıkça, idarecinin emirlerini dinlemek ve itaat etmek mecburiyetindedir. Eğer idareci günah olan bir hususu emrederse, o zaman onu dinlemek ve itaat etmek gerekmez.” (Buhari ve Müslim)

Ebu Bekre´nin (r.a) rivayetine göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim yeryüzünde Allah´ın dinini ve davasını temsil eden Müslüman bir idareciyi küçük düşürürse, Allah da o kimseyi küçük düşürür.” (Tirmizi)

Denileni yapmadan “…işittik ve itaat ettik…” duyarlılığını göstermeden netice almayı murat etmek yanlış bir yöneliştir.          

 

TEŞKİLAT NEDİR?

Teşkilat: Bir gayeyi gerçekleştirmek ve bir programı yürütmek için hiyerarşik bir düzen içinde bir araya gelerek faaliyet gösteren vasıflı ve yeterli sayıda insandan oluşan yapıya teşkilat denir.

Teşkilat: Aynı kavramlara aynı manaları yükleyip aynı tanımlarla düşünerek aynı eylemleri ortaya koyabilen insanlar topluluğudur.

 

ÇALIŞMA KONULARI VE FAALİYET ŞEKİLLERİ

1. Dernek, Önce Ahlak ve Maneviyat´ı esas alarak eğitimcilerin ilim, fikir, kültür, ahlak, birikim ve beceri bakımından verimliliklerini artırmak, böylelikle talim, terbiye hizmetlerine ve toplumun saadetine katkıda bulunmak için eğitim, kurs, seminer, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenler.

2. Dernek, yurt içinde ve yurt dışında eğitim faaliyetlerinde bulunur. Bu amaçla okul, dershane, etüt eğitim merkezi, muhtelif kurslar, anaokulu, kreş, ilköğretim okulu, lise ve meslek lisesi, enstitü, ilim, eğitim, araştırma ve geliştirme merkezleri, hizmet içi eğitim merkezleri, kültür siteleri, konferans ve gösteri salonları, kütüphane, her türlü eğitici kurslar ve benzeri yerler açar ve işletir.

3. Talim ve Terbiye faaliyetlerinin milli ve manevi değerlerimize uygun olarak etkili ve verimli bir şekilde yapabilmesini engelleyen olumsuz koşulların ortadan kaldırılması için çalışmalar yapar. Eğitimciler arasında sosyal kültürel ve sportif yarışmalar düzenleyerek onların fikri, ahlaki, şahsi ve sosyal gelişimine katkı sağlar.

4. Amaca ulaşmak için mahalli ve uluslar arası konferans, panel, sempozyum, açıkoturum, yarışma, eğitim şurası, şenlik, anma günü, çok amaçlı kapalı salon toplantısı, seminer, sohbet, imza ve söyleşi günü, kitap kritik toplantısı, istişare toplantısı, yemekli toplantı, tarihi, turistik, kültürel gezi, tur, piknik ve ziyaret gibi organizasyonlar düzenler. Bu etkinlikleri gerçekleştirmek için kamu, özel kurum ve kuruluşlara ait sosyal mekânları ücretsiz veya kiralayarak kullanır.

5. Eğitimcilerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına katkıda bulunmak için öğretmen evi, okuma ve oturma salonu açar. Maddi ve manevi desteğe muhtaç eğitimciler için sosyal yardım sandığı kurar, huzur evi, pansiyon ve misafirhane açar.

6. Eğitim alanında araştırma, inceleme, anket, telif, tercüme ve benzeri çalışmalar yapar ve yaptırır, elde edilen sonuçları medya ve diğer yollarla kamuoyuna duyurur. Bünyesinde rehberlik uzmanları, hukukçular bulundurarak rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verir.

7. Milli ve manevi değerlerimizin yayılması, yerleştirilmesi, genç kuşaklara aktarılması için tiyatro, piyes, sinema ve drama gibi etkinlikler hazırlar, sinema ve tiyatro kurar. Gazete, dergi, bülten, broşür, el ilanları, kitap, web siteleri gibi yayın organları kurar ve işletir. Sesli, görüntülü veya yazılı, bant, CD, DVD, film, videokaset, radyo, televizyon, sinevizyon, mültivizyon programları hazırlar ve yayımlar. Basın toplantıları düzenler.

8. Eğitim faaliyetlerinde başarı sağlayan, maddi katkıda bulunan, eser veren kişi ve kuruluşlara teşvik amaçlı ödül, belge, hediye ve plaket verir.

9. Yurt içinde ve yurt dışında kış ve yaz okulları, yaz kampları kurarak öğretmen ve öğrencilere eğitim ve dinlenme hizmetleri sunar.

10. Dernek halkımızdan bağış toplayarak yurt içi ve yurt dışında lisans ve lisansüstü eğitim yapmak isteyen öğrencilere, ilköğretim ve lise öğrencilerine burslar verir. Yurtdışında lisans ve lisansüstü eğitim yapmak isteyen öğrencilere burslar vererek, yurtdışında okumaları için üniversitelerle anlaşmalar yapar ve oralarda en iyi şekilde eğitim yapmalarına imkân sağlar.

11. Eğitimcilerin hayat standartlarını geliştirmek için projeler geliştirir, bakmakla yükümlü oldukları kimselere ve ihtiyaç sahibi öğrenci olan çocuklarına maddi destek sağlar. Aşevi ve yemek salonları kurarak muhtaçlara aş ve yemek dağıtır. Ramazan ayında iftar çadırları kurarak iftar yemekleri verir.

12. Eğitim mensuplarının ve muhtaç insanların sağlık problemlerine yardımcı olmak için dispanser, poliklinik, hastane, doğum evi, gezici sağlık ekibi, sağlık kabini, eczane ve benzeri tesisler kurar ve mevcutlarla özel anlaşmalar yapar. Yurt içi ve yurt dışında sağlık taramaları yaparak koruyucu sağlık hizmetleri verir.

13. Dernek amaçları doğrultusunda ilmi, hayri, ticari, sosyal ve kültürel müesseseler ile vakıflar kurabilir, ayrıca yurtiçinde ve yurtdışında diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulmuş müesseseler ve vakıflarla işbirliği yapabilir, bunlarla platformlar oluşturabilir.

14. Dernek, amaçları doğrultusunda ilgili mevzuata uygun olarak ulusal ve uluslararası benzer kuruluşlarla, ülkemizde ve uluslararası alanda birlikte çalışma yapabilir ve işbirliğinde bulunabilir, eğitim ve ilmi konularda toplantı ve konferanslar tertipler, kongre ve konferanslara katılabilir.

15. Gençliği tehdit eden ahlaki yozlaşma, uyuşturucu ve kumar gibi kötü alışkanlıklardan korumak için çalışmalar yapar ve yapılan çalışmaları destekler.

16. Çevre Allah´ın insana bir emanetidir. Onu gelecek nesillere daha temiz ve yaşanılabilir bir dünya olarak bırakmak bir insanlık görevidir. Kâinatta mevcut canlı ve cansız bütün varlıkların himayesine yönelik faaliyetler yapar, yapılan faaliyetlere katkı sağlar veya bizzat katılır. Hatıra ormanı, özel orman ve buna benzer ağaçlandırma çalışmalarında bulunur. Piknik ve oyun alanları oluşturur.

17. Derneğe bağış yoluyla gelir temin etmek için veya tanıtım amacıyla fuarlar, kermesler, sergiler, geziler, kitlesel programlar ve benzeri sosyal ve kültürel etkinlikler yapar veya bu tür faaliyetlere katılır. Bu tür faaliyetlere ortak olur, destekleyici olur veya destekleyici bulur.

18.Taşınır ve taşınmaz mal bağışı kabul eder, satın alır, satar, kiralar, kiraya verir. Derneğe şartsız olarak bağışlanmış menkul ve gayrimenkul malları satar, takas eder, ipotek ettirir, işletir, her türlü inşaatı yaptırır ve dernek amaçları doğrultusunda kullanır.

19. İhtiyaç sahibi eğitimcilere, öğrencilere fakir ve muhtaçlara bedelsiz olarak dağıtmak üzere, gıda ve ayni yardımları kabul eder. Yardımların dağıtımını organize eder ve dağıtır. 

20. Eğitim çalışanlarına sünnet, nişan, düğün ve sair yardımlarda bulunur veya bunların merasimlerinin toplu organizasyonlarını yapar.

21. Dernek, vergi ve malî mevzuat esaslarına uyulması ve faaliyet sonucu elde ettikleri gelirleri üyelerine paylaştırmayıp derneğe irat kaydedilerek amaçları doğrultusunda harcamak şartıyla, gerek görülen yerlerde her türlü iktisadî işletmeler açar, şirket kurar, şirketlere ortak olur.

22. Dernek amaçlarını gerçekleştirmek için yurttaşlardan, şirketlerden ve iş adamlarından her türlü aynî ve nakdî bağışı kabul eder ve onları en iyi şekilde değerlendirir.

23. Dernek 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ilgili yönetmelikler kapsamında değerlendirilmeyen, bağışlanmış, tarihi kıymeti olan, antika veya hatıra özelliği taşıyan ve yardım malzemesi olarak değerlendirilmeyecek türdeki eşyaları, geliri dernek amaçları doğrultusunda kullanılmak üzere müzayede veya teklif almak suretiyle satışa çıkarır.

24.  Dernek çalışmalarında kullanılmak üzere her türlü araç gereç bağışını kabul eder, kiralar, satın alır, gerektiğinde satar, hizmette kullandığı özel araçların giderlerini karşılar, hizmetlerin haricinde ki boş zamanlarda makine ve araçları derneğe gelir getirmek maksadıyla kullanır, kullandırır. 

 

SONUÇ

Bütün insanlığın dünya ve ahiret saadetinin tek çaresi ve ilacı da İslam´dır.

Bunun için Irkçı Emperyalizm ve batı âlemi kurdukları zulüm dünyasının tek düşmanı olarak İslam´ı görmektedirler. Çünkü onlar bütün insanların eşitler olarak saadet içinde yaşamalarını istememektedirler. 

Bundandır ki Haziran 1990´da İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher İskoçya´daki NATO zirvesinde “Yeni düşman İslâm´dır." deyivermiştir.

Bu toplantıdan sonra NATO nezdinde düşman algılaması değişmiş "kızıl tehdit” yerini "yeşil tehdit” almıştır. Artık ABD ve Batı için en önemli sorun, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere tüm İslam dünyasının İslam´a yeniden dönmesi durumu olmuştur.

Köktendincilik yaftasıyla tüm dünyada İslam´ı ve Müslümanları hedef tahtasının tam ortasına yerleştiren ABD/NATO, yerli işbirlikçileri aracılığıyla, Müslümanlığı her alanda geriletmeyi ve İslâm´ın yoğunluğunu azaltmayı” hedeflemiştir. Bu niçin hedeflenmiştir?

Çünkü İslam kuvveti değil, hakkı üstün tutan bir anlayışla toplumun;

a- Din ve ahlakını 

b- İlim, talim ve terbiyesini,

c- İktisat ve ekonomisini,

d- Siyaset, yönetim ve hukuk alanını adaletle tanzim eden üstün bir din olmasıdır.

11 Eylül olayları bahane edilerek İslâm´a karşı küresel topyekûn savaş süreci başlatılmıştır. AB ve ABD, bu süreçte İslâm´ı durdurmak ve İslâm dünyasına tamamen yerleşmek için NATO´yu bir “Truva atı" olarak kullanmaktadır.

"Ilımlı İslam" tuzağı ile de Müslümanlar asli kimliklerinden saptırılmak istenmektedir. “İslâm´ın yoğunluğunu azaltmayı” öngören "Ilımlı İslâm" projesi, sadece "Şuurlu İslâm"ın önünü alacak geçici önlemleri değil, aynı zamanda bin beş yüz yıllık İslâmi geleneğini yeniden yorumlayarak İslâm´ın kendisini dönüştürmeyi de hedeflemektedir.

Bu projelerin ortak gayesi, "İslâm´ı reforme etmektir.” Pakistan´dan Ezher´e kadar okul ve medrese müfredatlarının sekülerleştirme çabaları, din adamlarının ABD aracılığıyla veya bizzat ABD´de eğitilmesi, Tevrat, İncil ve Kur’an’dan seçilerek “Gerçek Furkan” adıyla bir kitabın yayımlanması, bunun işaretleridir.

"Ilımlı İslamcı" diye bilinen kimi fikir ve siyaset erbabının, adeta İslâm´ın "kamusal alan” ilişkin hiçbir talebinin olmadığını, "İslâm´ın bir devlet modeli öngörmediğini, dinin ekonomiyle de parayla da bir ilişkisinin bulunmadığını, İslâm birliğinin gereksiz olduğunu" savunur hale gelmeleri, bu operasyonların sonuç almaya başladığının göstergesi olarak okunabilir. 16. yüzyıl Avrupa´sında Almanya´da Katolik rahibi olan Martin Luther´in başlatmış olduğu daha sonra da Fransa´da Calvin ve İsviçre´de Zwingli tarafından desteklenen Protestanlaşma hareketinin yaptığı şey İncili Tevrat´ın altına koymak olmuştur. İslâm´ın Protestanlaştırılması yoluyla yapılmak istenen ise Kur´an´ın Tevrat ve İncilin altına konmasıdır. Yani İslam´ın, hayatın her alanına (din ve ahlaka, eğitim ve öğretime, siyasete, ekonomiye, kültüre...) müdahale eden, kural koyan geleneksel yapısından sıyrılıp içinin boşaltılması suretiyle siyasetin emrinde pasif bir din haline getirilmesidir. Yani ´kamusal alan´ dan çıkarılan İslâm´ın, sadece bireysel bir vicdan meselesine, Allah ile kul arasındaki bir inanç meselesine indirgenmesidir. Bu yeni süreçte silah olarak kullanılan alanlardan birisi de eğitim müfredatlarıdır.

 

BİZ ŞUURLU EĞİTİMCİLER NE YAPMALIYIZ

a) İşbirlikçi eğilimleri artıran bir sürece karşı uyanık olmalıyız. Yaşamakta olduğumuz yerel ve küresel İslâm-karşıtı süreçler, kimi Müslümanları kendi hak ve hukuklarından vazgeçerek taviz vermeye, ´sistem´le uyuşmaya ve uzlaşmaya yöneltebilir. Böyle bir tutum içine giren işbirlikçi Müslüman fikir ve siyaset erbabının işbirlikçiliğe kaymaları yadırganmamalıdır. Allah, hak-batıl mücadeleleri esnasında bu tür eğilimlerin ortaya çıkabileceğini ve Müslümanların bu konuda çok dikkatli olmaları gerektiğini Kur´ân´da beyan eder: "Onlar, senin kendilerine yaranıp onlarla uzlaşmanı arzu ettiler, o zaman onlar da sana yaranıp, uzlaşacaklardı." (Kalem: 9) Gayesi ıslah olan İslam´ın, yolu ifsat olan batı ve değerleri ile uzlaşması imkânsızdır.

b) Tek hak din ve hayat nizamı İslâm´dır gerçeğini haykırmalıyız. Bu süreçte kasıtlı olarak ve sık sık gündeme getirilen "dinin hayattaki yeri" tartışmalarında "din" kavramının hayatın her alanını kuşatıcı kapsamının daraltılmasına asla müsaade etmemeliyiz.

c) Psikolojik, fikri ve fiili saldırılar karşısında İbrahim´i ve Muhammedi bir duruş sergilemeliyiz. İslâm´ı asli mecrasından saptırmaya, Müslüman´ı ehlileştirip mevcut seküler sistemle uzlaşmaya zorlayan bu süreçte İbrahim (a.s), Peygamberimiz(s.a.v) ve beraberindeki şuurlu müminlerin zalim zorbalar karşısındaki tavizsiz duruşlarını örnek almalıyız. Bizi ve bütün dünya insanlığını köleleştirmek isteyenlere karşı direnmeliyiz.

d) Şuurlu, kaliteli, direnişçi Müslüman nesiller yetiştirmeliyiz. Bizim eğitim modelimiz batıya değil, hakka dayanmalıdır. Biz bu eğitim sistemiyle şuurlu, kaliteli, direnişçi Müslüman nesiller yetiştirmeliyiz. Kaliteli, direnişçi cihat şuuruna sahip Müslüman nesilleri yetiştirmek Milli Görüşün önde yürüyen bayrağı “Önce Ahlak Ve Maneviyat”ı önemseyen eğitim sistemi ile olur. “Ben muallim olarak gönderildim” diyen bir peygamberin varisliği şerefine nail olan her öğretmenin “Yaratan rabbinin adıyla oku” gerçeğinin muallimi olması Müslümanlık inanışının gereğidir.

Niçin ÖĞ-DER sorusunun cevabı belki burada gizlidir.

Bütün eğitimcileri OĞ-DER de toplanmaya ve ülkeyi geleceğe birlikte hazırlamaya davet ediyoruz. Yapacağımız üç şey şudur:

1- FİKİR ÜRETMEK 

2- ETKİLİ GÜÇ OLMAK 

3- DAVAYA HİZMET ETMEK